SİNAN TEMO

Mimar bir annenin ve fotoğrafçı bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldim. Yakın aile bireylerim de iş hayatlarının yanı sıra fotoğrafçı, tasarımcı, mimari ve sanatsever kimlikleri ile bana her zaman ilham kaynağı oldular. Dolayısıyla sanat ile tanışmam çok erken yaşta oldu. Farkındalığı yüksek bir çocuk olarak, sanata önce merak duydum, merakım zamanla ilgiye dönüştü. Robert Kolej’inde son sınıftayken dayım Serdar Bilgili bana analog bir fotoğraf kamerası hediye etmişti. Bu hediyesiyle ben de kendisi gibi fotoğrafçılık dersleri almaya başladım. Sanırım sanata dair ilk anım o zamanlardı.

Bunun dışında Los Angeles ve New York’ta üniversite eğitimi gördüğüm dönemlerde ve sonrasında LACMA, MOCA, Guggenheim ve MoMA gibi kurumları düzenli olarak gezerek çağdaş sanat ile daha yakından ilgilenmeye, ilgilendikçe merak etmeye, merak ettikçe de öğrenmeye başladım.

Columbia University’de şu an da profesyonel olarak işim olan gayrimenkul geliştirme alanında master yaparken gayrimenkul geliştirmenin sanat ile ilişkisini birebir deneyimleme şansım oldu. Bu alanda çok fazla yeni şey öğrenip, kendimi geliştirmekten büyük keyif almaya başladım. Özellikle de sanatın şehirlerin gelişimi ve ilerlemesi konusundaki itici gücünü bir fiil farklı projeler kapsamında deneyimledim. Örneğin Columbia University’de eğitim aldığım süreçte Miami’ye yaptığımız bir seyahat kapsamında Miami Design District ve Design Miami fuarının hikâyesinin yaratıcısı Craig Robins’den birebir dinleme fırsatı buldum. Yıllar içerisinde bu alanda Miami’nin gelişimine şahit olmak, sanatın metropoller özelindeki etkisini görmek, beni bu alanda meraklanmaya daha fazla itti.